Su çiçeği bulaşıcılığı çok yüksek bir hastalıktır. su çiçeği aşısı olmadan önce Amerika da yılda yaklaşık 4 milyon su çiçeği vakası, su çiçeğine bağlı sorunlar ve ağır hastalık nedeniyle 11.000 hastaneye yatış ve her yıl su çiçeği nedeniyle 100 ölüm görülüyordu. 1995’ten bu yana rutin su çiçeği aşılaması ile su çiçeği hastalık oranı ve hastaneye yatış oranı %70-80 azalmıştır.
Su çiçeği vakalarının %90’ı 15 yaşından küçüklerde ortaya çıkmaktadır. Hastalığın en çok görüldüğü yaş grubu 1970-1980’lerde 5-9 yaş iken son yıllarda hemen okul öncesi yaşlarda yoğunluk görülmektedir.
Suçiçeğinin aşısı, canlı virüs aşısıdır. Su çiçeği aşısı 1974 yılında Japon bilim adamı Profesör Doktor Michiaki Takahashi ve arkadaşları tarafından Japonya’da geliştirilmiştir. Dünyanın bazı bölgelerinde, örneğin Japonya'da 20 yıldan daha uzun süredir kullanılmakta olan bu aşı Amerika'da 1995 yılında ruhsat almıştır
12-18 aylık çocuklara tek bir doz suçiçeği aşısının yapılması önerilmektedir. Son çalışmalarda 13 aylıkken önerilmektedir. 13 yaşına girdikleri halde aşıyı yaptırmamış olan ergenler ve erişkinler, 4-8 hafta arayla 2 doz aşıya ihtiyaç gösterir.
Suçiçeği aşısı yaptıranların %70-90'ı bu hastalıktan korunur ve aşı, şiddetli suçiçeğini %95'i aşan oranlarda önler. Japonya'da bu aşıyı 20 yıl önce yaptıranlarda sağlanan korunma, günümüzde de devam etmektedir. Amerika'da aşının ruhsat öncesindeki testleri sırasında aşı yaptırmış olanlardaki bağışıklık, günümüzde de devam etmektedir. Aşının, ömür boyu bağışıklık sağlaması beklenir. ancak bazı çalışmalarda 4-5 yaş arası yada 9-11 yaş arası 2. doz önerilmektedir
Bazen çocuk aşıya cevap verse bile hafif bir suçiçeğinin gelişmesi mümkündür (her 100 çocuktan 1-2 tanesinde).
Suçiçeği aşısı yaptıran çocukların, ailedeki diğer, bağışık olmayan bireylere bu hastalığı bulaştırmasından endişe edilebilir ama bu, çok enderdir ve aşılanan çocukta deri döküntüleri geliştiyse görülebilir. Herhangi bir bağışıklık sorunu olan kişilerin suçiçeği aşısı olduktan sonra deri döküntüsü gelişen çocuklarla, aynen suçiçeğine yakalananlarla olduğu gibi temas etmemesi, güvenlik önlemi olarak düşünülebilir.
Su çiçeğinden korunmanın etkili yolu su çiçeği aşısı olmaktır. 1 yaşından itibaren (tercihen 13 aylık) her çocuğun 1 doz su çiçeği aşısı ile korunması önerilmektedir. Hastalığı daha önce geçirmemiş ve aşı olmamış büyük çocuklar veya erişkinler de aşılanması gereken grupta yer almaktadırlar. Su çiçeği aşısı subcutan (citl altı) uygulanmalıdır.
Kimler su çiçeği aşısı olmalıdır?
Su çiçeği hastalığını geçirmemiş olan;
• Bir yaşından itibaren (tercihen 13 aylık) tüm çocuklar
• Kreş ve okula başlayacak olan çocuklar
• Bağışıklık kriterleri uygun akut lösemili bireyler, immünyetmezliği olanlar
• Kronik hastalığı bulunanlar
• Organ nakli planlanan hastalar• Sağlık personeli
• Kreş ve okul personeli
• Çocukluk çağında aşılanmamış adolesan ve erişkinler.
• Doğurgan yaşta olan ve gebe kalmayı planlayan anne adayları
Daha önce su çiçeği geçirmemiş ve aşılanmamış bir kişi su çiçeği geçiren bir hasta ile karşılaşırsa, karşılaşma sonrası ilk 72 saat içinde su çiçeği aşısı ile aşılanması durumunda hastalığın oluşması engellenebilir ya da ciddiyeti belirgin derecede azaltılabilir. Bu koşullarda da su çiçeği aşısı uygulanması önerilmektedir.
Su çiçeği aşısı diğer aşılarla aynı zamanda uygulanabilir.
Su çiçeği aşısı güvenilir bir aşıdır. Aşı sonrası %5-35 oranında hafif yan etkiler görülebilmektedir. Aşılanan kişilerin %20’sinde aşı yerinde kızarıklık, ağrı ve şişlik gibi hafif reaksiyonlar görülebilmektedir. Yine aşılanan çocukların %3-5’inde yaygın olmayan birkaç döküntü ve nadiren de daha yaygın döküntü görülebilmektedir. Döküntü sayısı genellikle 2-5 arasındadır ve sadece ciltten kabarık kırmızı döküntüler şeklindedir ve döküntülerin içi sıvı dolu değildir. Aşı sonrası döküntü, eğer gelişirse, aşıdan 5-26 gün sonra ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte aşı yapıldıktan sonraki ilk iki hafta içinde ortaya çıkan döküntüler genellikle aşıya değil, dışarıdan alınan su çiçeği virüsüne bağlıdır. Aşıdan sonra ateş %15 oranında görülebilmekte ve nadiren 38.5’un üzerine çıkmakta ve ciddi yan etki olarak değerlendirilmemektedir.
Tweet |